22 Şubat 2011 Salı

Kara Kutu

Canlılığını yitirmiş elleriyle kavradığı kutunun üzerine iki damla yaş aktı. Tozlanmış kapağa düşen göz yaşlarını okşar gibi sildi elleri titrerken. Bir süre öylece kaldı olduğu yerde. Sonra derin bir nefes aldı ve kapağı açtı.
İstanbul'a geldiği ilk gündü. Balat'ta yaşayan hemşehrilerinin evine sığınmıştı. Sofraya oturduklarında evin hanımı telaşla "ekmek" diye haykırdı. Akşam yemeği için ekmek almayı unutmuşlardı. Genç adam, bu sevimli hanıma samimi bir bakışla karşılık verdi ve ekmek alma görevini memnuniyetle üstlendi. Merdivenlerden adeta uçarak aşağıya inen genç adam, kapıdan çıktığında öylece donakalmıştı. Başına ilk kez böyle bir şey geliyordu. Bedeni  hareketsiz olduğu halde kalbinin nasıl da öyle büyük bir gürültüyle hareket ettiğini anlayamadı. Gördüğü güzellik karşısında ne yapacağını bilemedi. Karşı komşunun Rum kızı işte böyle etkilemişti delikanlıyı ilk görüşte.
O gece uyuyamadı genç adam. Sürekli pencereden bakıyor, o güzel kızı bir kez daha görmek istiyordu. Sonunda karşı evin tüm ışıkları söndüğünde umudu tükenen delikanlı, yorgun bedenini yatağa bıraktı. Hayaller içinden rüyalara daldı.
Sabah uyandığında ilk işi pencereden bakmak oldu. Ortalık sakindi. Üstünü değiştirip aşağıya indiğinde kahvaltı hazırdı. Hep birlikte yapılan kahvaltının ardından çocuklar okula, evin beyi de işe gitmek üzere evden ayrıldılar. Gününü evin hanımıyla geçiren genç adam, türlü bahanelerle semt ve komşulardan söz açarak genç kız hakkında bilgi edinmeye çalıştı.
Delikanlının tavırlarından durumu anlayan kadın, akşam yemeği için karşı komşularını eve davet etti. Keyifli bir akşam yemeğinden sonra çocukları parka götürme görevi de genç adam ve kıza verilmişti. Bol muhabbet ve eğlenceli bu gecede genç kız da delikanlıdan hoşlanmıştı. Kısa süre içinde de arkadaşlıkları aşka dönüştü.
Geçen yedi ay içinde genç adam güzel bir iş kurmuş ve meyvelerini toplamaya başlamıştı. Akşamları yatağına uzandığında hissettiği yalnızlık ve özlem artık dayanılmaz olmaya başlamıştı. İşini de kurduğuna göre artık düzenli bir hayata geçmek O'nun da hakkıydı. Bu duygularla memleketteki ailesini aradı delikanlı. Oğlunun bu güzel hisleri ve işini kurmuş olmasının verdiği memnuniyet içinde konuyu babasına açacağını ve kısa sürede İstanbul'a gelip bu mutluluğu ebedileştireceklerini söyledi annesi.
O bir haftayı nasıl geçirdiğini bilemiyordu genç adam. İçindeki mutluluğu, huzuru anlatacak kelime bulamıyordu. Ailesinin İstanbul'a geldiği ilk akşam gelin adayını görmeye gittiler. Fakat o gece yaşananlar her şeyi tamamen değiştirdi. Genç adamın mutaassıp ailesinin bilmediği bir şey vardı ve bunu o gece öğrenmişlerdi. Rum aile ile karşılaşınca ne yapacaklarını bilemediler. Hemşehrileri arada olmasa içeriye dahi girmezlerdi. O gece evliliğe dair hiçbir şey konuşulmadan ayrıldılar evden.
Biricik oğulları bir gavur kızıyla evlenmek istiyordu. Nasıl olurdu bu, elalem ne derdi!
Böylece bir sayfa kapanmış oldu o gece hayatından genç adamın. Bir yandan genç kızı çok seviyor diğer yandan da bugüne kadar ailesine hiç karşı koymamış olmanın hüznünü yaşıyor ve onların iznini almadan mutlu olamayacağını düşünüyordu. Çaresiz boyun eğdi genç adam kaderine ve memleketine döndü ailesiyle birlikte. Hayatında bir daha asla yaşayamayacağını bildiği duygulara, aşkına, geleceğine veda etti genç adam sessizce...
Yıllarca küçük bir kara kutuya sığdırdığı anıları ile yaşadı genç adam aşkını. Asla içine gömmedi sevgisini. Asla vazgeçmedi sevmekten. Delikanlı çok acı çekti, yaşadı, yaşlandı. Fakat olduğu gibi hatırladı hep genç kızı. Rum kızı aynı kaldı. O'nu asla değiştirmeden, büyütmeden, soldurmadan, yaşlandırmadan, öldürmeden yaşattı içinde...

2 yorum:

  1. Çok bilindik bir hikayeyi o kadar içselleştirerek anlatmışsın ki, sanki ilk kez böyle birşey yaşanıyormuş ve ilk şahidi benmiş gibi okudum. bravo.

    YanıtlaSil
  2. Teşekkür ederim, beğenmenize sevindim.

    YanıtlaSil