10 Eylül 2011 Cumartesi

Başka Pencere

Güneş gözlüğünü taktığı zaman kendisini dış dünyadan soyutlanmış gibi hissederdi. O karanlık pencere, her şeyle arasına duvar örer ve kulaklarına pamuk tıkardı. Böyle zamanlarda yeryüzünde sadece kendisinin yaşadığını düşünür, etrafındakiler cansızmış gibi öylece bakıp geçerdi.
Bir sabah evden çıktığında her zaman yaptığı gibi gözlüklerini taktı ve donuk bir resme bakar gibi etrafında yaşananlara dikkat etmeden yürümeye başladı. Sakin ve kararlı adımlarıyla ulaştığı durakta bir süre bekledikten sonra gelen otobüse bindi. Otobüs, her iş günü sabahı gibi kapının ağzına kadar doluydu. Etrafındaki kalabalığa gürültüye ve dayanılmaz kokuya karşı koyabilmek için gözlüklerini biraz daha gözüne yaklaştırdı. Oradakilerle arasındaki duvarı daha da yükseltmeye ve kalınlaştırmaya çalıştı. Duygularına ve duyularına hükmetmeye çalışarak inmesi gereken durağa ulaştı.Otobüsün kapısından adım attığı anda tekrar rahat nefes alabildiğini farketti ve kendisini yeniden hayata dönmüş gibi hissetti. Tek istediği bir an önce iş yerine ulaşmak ve sabah kahvesinden bir yudum almaktı. Bu düşüncelerle üst geçidin merdivenlerine doğru yürümeye başladı. Basamakları çıkarken orada bu kez gerçekten yalnız olduğunu farketti, gözlüğünü indirip şöyle bir etrafa bakındı. Çevrede kimse görünmüyor ve geçidin altından geçen arabaların sesinden başka bir şey duyulmuyordu.
Üst geçidin ortalarına yaklaştığında birden bazı ayak sesleri işitmeye başladı. Önce önemsemediği ses, artarak yaklaşıyordu. Ayak sesleri ile birlikte bazı fısıldaşmalar da kulağına ulaşıyordu. Gözlüğünü, biraz daha gözüne doğru iterek duydukarına engel olmaya çalışıyor fakat bunu başaramıyordu. Ayak sesleri artık çok yakınında, hemen arkasındaydı. Fısıldaşmalar ise net olarak duyulabiliyordu: "Çok hızlı, hadi az kaldı. Yakalamamız lazım.  Bu kaçarsa sonra çok bekleyebiliriz. Bunu yakalamalıyız." Tüm bunları duyduğunda kalbi hızla çarpmaya başladı. Bir yandan dönüp arkasına bakmak istiyor, bir yandan bunu yapacak cesareti kendisinde bulamıyordu. Bu sebeple hızlı ve daha hızlı hareket etmeye çalışarak son merdivenlere ulaşmaya çalıştı.Bu kısacık süre içinde aklından milyonlarca şey geçti. Buna kendisi bile inanamıyordu. Adrenalin ile birlikte düşünceleri de artıyor ve yoğunlaşıyordu. Etrafta kendisinden ve arkasındakilerden başka kimse yoktu. Artık bununla savaşacak gücü de kalmamıştı. Bir an dönüp teslim olmayı düşündü. İstedikleri para mıydı acaba yoksa...
O'nun aklından bunlar geçerken ayak sesleri tam da arkasındaydı. Bununla birlikte yine net olarak duyulabilen sesler ilişti kulağına: "Kaçırdık işte. Daha çok bekleriz artık. Bir sonraki otobüsü beklemek zorundayız."