19 Ocak 2011 Çarşamba

Üç Kişilik Hayal, Tek Kişilik Gerçek

Hepimizin hikayesi aynıydı önceleri. Çok çalışacak, sınavı kazanacak, okuyup kurtaracaktık kendimizi bu hayattan. Şartlar bugünkü gibi değildi o zamanlar. Kadının okulda yeri yoktu, evde olmalıydı kadın dediğin. Bu düşünceyi ve hayatı benimseyememiştik biz. Geceleri buluşup gizlice ders çalışır, gelecekle ilgili hayaller kurardık. Neriman, çocukları çok severdi. "Ben öğretmen olacağım" derdi. Hatice, heyecana bayılırdı. Gazeteci olacağını söyler, yapacağı haberlerin hayaliyle yaşardı. Ben de o günlerde karar vermiştim mesleğime. Edebiyat okuyacak ve bizimkine hiç benzemeyen hikayeler, romanlar yazacaktım.
Yine öyle ders çalıştığımız bir geceydi. Neriman gelmedi. Bir yandan Hatice ile ders çalışıyor bir yandan da Neriman'ın neden gelmediği konusunda fikir yürütüyorduk. Fakat hiçbir tahminimiz doğru çıkmadı. Neriman aramıza bir daha dönmedi. O'nu son gördüğümüzde yüzüne beyaz bir tül vardı. Ama o peri kıyafeti gibi gelinliği bile yüzündeki hüzün ve acıyı örtmeye yetmemişti. Arkadaşımız, yoldaşımız birkaç bilezik ve para uğruna hayallerine veda etmek zorunda bırakılmıştı. Ayrılırken bize sarıldığında fısıldadığı son cümle hala kulaklarımda: "Benim için çok çalışın, hayallerim sizinle yaşasın." O günden sonra bir daha hiç görmedik Neriman'ı. Ama asla unutmadık.
Sınav günü sonunda gelmişti. Sabah erkenden Hatice ile buluştuk. İkimiz de bütün gece heyecandan uyuyamamıştık. Sınav yerine vardığımızda birbirimize sarılıp aynı sözleri söyleyerek ayrıldık: "Neriman ve hayallerimiz için başaracağız." Sınavdan çıktığımızda yüzlerimiz gülüyordu. Geleceğimize güveniyor ve başaracağımızı iliklerimize kadar hissediyorduk. Başardık da. Hayallerimizle dolu iki zarf bize ulaşmıştı. Yerimizde duramıyor, sevinçten ne yapacağımızı bilemiyorduk.
İlk ayrılan ben oldum hayallerimizin merkezinden. İstanbul'a gidiyordum. Çantamdaki kitaplar ve günlüğümle, hayallerime merhaba demeye. Hatice benden bir hafta sonra çıkacaktı yola. Ankara'ya gidecek ve başarmanın zaferi ile büyük bir adım atacaktı geleceğe. Olmadı. Kaderine karşı duramadı arkadaşım. Ölüm, O'nu zafer yolunda yakaladı.
Hatice'nin vefat haberini aldığımda yurttaydım. İnanamadım, yıkıldım, ağladım, her şeyimi toplayıp geçmişe geri dönmek istedim. Umutla süslediğimiz hayallerimizle dolu günlere dönmek. Düşündüm, günlerce hiçbir şey yapmadan öylece yatağımdan tavanı izleyerek düşündüm. Acımı hafifletecek sebepler aradım, bulamadım. Bir karara vardığımda arkadaşlarım ve hayallerimiz için büyük bir adım attım. Üç kişilik hayallerimizi tek başıma sırtlandım.   Geçmişimizi asla unutmadan geleceğe odaklandım. Kitaplarımı arkadaşlarıma hitaben yazdım. Onları, yazdığım satırlarda yaşattım. Neriman için çocuklara ders verdim, Hatice için bir gazetede yazılar yazdım. Aslında ben, arkadaşlarımdan hiç ayrılmadım.

4 yorum:

  1. Üç kişilik hayallerimizi tek başıma sırtlandım...
    Ne kadar gerçek ve ne kadar "büyük" geldi bir anda.

    Sevgilerimle.

    YanıtlaSil
  2. Teşekkür ederim,
    Sevgiler...

    YanıtlaSil
  3. Dostluk dünya üzerindeki en güzel duygulardan birisi olsa gerek.
    Bunun üzerine yazı yazmak zor bence bu nedenle.
    Ama bu gerçekten çok başarılı olmuş.

    Teşekkürler sımsıcak o dostluğu hissettirdiği için. Ölüm acısı olsa da...

    YanıtlaSil
  4. Beni mutlu eden dostça bir yorum bu...
    Teşekkür ederim.

    YanıtlaSil