18 Ocak 2011 Salı

Kabullenmek Zordur

Çalar saatin sesiyle uyanmak en nefret ettiği şeylerden biriydi. Saatin zil sesini en sevdiği şarkı olarak seçmesi bile bu nefretin önüne geçemedi. Nefretine doğru uzandı ve tuşa dokunduğunda açıldığı uyku denizinden sıyrıldı, bedeni sahile ulaştı. Yüzü soğuk su ile buluştuğunda gerçek yaşama dönmüştü artık. Sonra bir ferahlık hissetti diş macununun verdiği mentollü tatla birlikte. Her zamanki gibi yatağa oturup kıyafetlerini izlemedi, dolabı açıp bir elbise seçti. Bugün onun için önemliydi ne de olsa. Huyu olmadığı halde bir gece önceden düşünmüştü ne giyeceğini. Makyajını yapıp vazgeçemediği kırmızı rujunu sürdükten sonra hazırdı artık. Kapıyı açıp rüzgarın serinliğini yüzünde hissedince biraz ürperdi. Şalını boynuna sarıp bu dünyadan değilmiş gibi yürüyüp geçmeye başladı insanların arasından. Sanki O yürümüyor da çevresi akıyor gibiydi. Her adımda yeni yüzler vardı ama soluk ve anlamsızlardı. Aradığı yüzü bir türlü aralarında bulamadı. Sonra daha dikkatli bakmaya başladı. O'na ait bir iz, bir koku aradı. Aradan 1 saat geçtiğinde her şey daha da karıştı. Gördüğü herkes O'na benzemeye başlamıştı. Önünde yürüyenlere hızla yaklaşıyor, gerçekle yüzleşince şaşkın ama umut dolu gözlerle yürümeye devam ediyordu. Büyük günün o gün olduğunu hissediyordu. Bulacaktı O'nu, emindi. Tıpkı her sabah aynı tepkiyle uyanıp, aynı kıyafetleri seçip, O'nu bulmak için dışarı çıktığı gibi...

6 ay, 8 gün önce sıradan bir sabahtı. Çalan alarmı susturmak için eli, saate uzandı. Sevdiği adam, O'ndan önce uyanmıştı. Yanındaki boş yastığa burnunu dayadı ve içine çektiği kokunun sarhoşluğuyla yataktan çıkmayı başardı. Banyoya doğru yürürken birden kapı açıldı ve "hayatımın anlamı" dediği adam yanağına sevgi dolu bir öpücük bıraktı. Yüzünü yıkarken adamın kesik kesik gelen sesini duydu ama tam olarak anlayamadı. En son "hemen dönerim" dediğini hatırladı. Kahvaltı için sahildeki simitçiden simit almaya gittiğini düşündü. Karısının simite bayıldığını biliyordu ne de olsa. Kocasını ne kadar çok sevdiğini düşünerek kapıyı açtı, banyodan yatak odasına doğru yürüdü. Dolabın kapısını açıp boş gözlerle kıyafetlerine bakmaya başladı. Sonunda karar verdi ve askıdaki elbiseyi üstüne giymeyi başardı. Makyajını yapıp kırmızı rujunu da sürdükten sonra mutfağa geçti. Demlenmiş çayın kokusu mutfağı sarmıştı. Demek ki yanılmamıştı; sevdiği adam, O'na kahvaltı hazırlamış ve simit almak için çıkmıştı. Bütün bunları düşünürken gözü birden saate takıldı. Neredeyse yarım saat olmuş ama beklenen gelmemişti. Pencerenin önüne geçti, sokağın başında O'nu gördüğünde hemen koşup kapıyı açacak ve sevgi dolu bir öpücükle karşılayacaktı kocasını. Ama hiç bir zaman bu istek gerçek olamadı. Beklenen geri dönmedi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder